Acılar Sürekli Olamaz
Mükemmellik yoktur. Yalnızca kırılmışlıkların güzel versiyonları vardır.
Anonim
‘Acılar sürekli olamaz’, nostalji kayıtlarında bulabileceğiniz bir şarkının adı. 1978 yılında piyasaya çıkan 45’lik plaktaki şarkıyı, Ersan Erdura seslendiriyor ki kendisi başka bir yazının konusu.
Dumbledore, Sirius’un ölümünden hemen sonra, öfkesinin ardına sığınarak tüm hislerini inkâr etmeye çalışan Harry’e şunları söyler: “Öyle umrunda ki, acısından kanaya kanaya ölecekmiş gibi hissediyorsun kendini.”
Yaşamda deneyimlediğimiz duygulardan biri acı. Kimi zaman az önceki gibi ifade edilen yoğunlukta hem de. Edebiyat ve sinemada, ayrılık acısı, yeryüzünde yolculuğunu bitirenlerin ardından duyulan acı en sık işlenen konulardan.
Acır. Çok hem de. Öfke mutlaka eşlikçisidir. Kendimizi koruma çabasının sonucu belki de. Özellikle ayrılıklarda kendimizi ya da etrafı suçlamaya meyilli oluruz.
Lütfen kendinizi ya da bir başkasını incitmeyin. Deneyimlediğiniz süreç yeterince zor zaten. İçiniz çıkana kadar ağlamak mı istiyorsunuz? Ne duruyorsunuz?
İçinizde köpürdükçe köpürüyor, her yanınızı kaplayıp nefes alırken dahi tüm hücreleriniz acıyor sanki. Sevebilme yetisinin hediyesi belki de. Çok sıcak ve çok soğuğa deri aynı tepkiyi verir. Sevgisinden gözü yaşaranlar düştü aklıma bunları yazarken.
Zaman her şeyin ilacı mı? Belki öyle belki değil. O ‘an’dan çıkmış olduğunuz için duygu yoğunluğu aynı değil elbette. Ancak izi durur ve bir melodi, bir koku gibi tetikleyici aynı yoğunluğa sürükleyebilir. Şarkıda denildiği gibi, süreklilik durumu devam etmez.
“Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın”
Atilla İlhan’ın dediği gibi,
çünkü ayrılık da sevdaya dahil…
Cesaret, umut, sevgi ve ışıkla…