Pino'nun Defteri

Günlerin Getirdiği

Ayağın taşa takılsa, kalbini yokla.
Hacı Bektaş-ı Veli

Uzun zamandır üzerinde konuştuğumuz değişim/dönüşüm süreci başladı, hatta hızlandı. Yılın ilk üç ayını geride bırakmaya hazırlanırken, geçen yılda titreşimlerini algıladığımız değişimin aslında öncül gibi olduğunu algıladık. Şu an her şey kaos gibi görünüyor, biliyorum, ancak değişim genellikle bu şekilde doğuyor.

Bildiğiniz ne varsa değişim/dönüşüm geçirmesi olağan bu süreçte. Siz de bütünün parçası olarak değişip dönüşeceksiniz. Süreci nasıl tamamlayacağınız da elbette ve her zamanki gibi sizin seçiminiz. Koşullar ne olursa olsun bu hep böyleydi ve hep böyle olacak.

‘An’da seçim yaparsınız. Zihninizle, yüreğinizle, bilinçle, bilinç altıyla, yüksek benliğinizle beraber teslimiyetle, öfke, kızgınlık, intikam gibi yıkıcı duygularla… Bunlardan birini ya da birkaçını seçim yaparken kullanıyoruz. Elbette bu listeyi alta doğru çeşitlendirmek olası ancak temel noktayı aktardığımı düşünüyorum.

Bu süreçte pek çok farklı yazı okudum. Daha önce değindiğim, paylaştığım ya da algıladığım ögelerle karşılaştım. Farklı bakış açıları da gördüm. Başlayalım mı?

Sonsuz bir varlık olduğunuzun bilincinde olarak doğru kaynaktan bilgilenmeyi, korkudan işlev yapmayı bir kenara bırakıp bilinçle tedbirli olmayı seçseydiniz nasıl olurdu? Bu bağlamda tevekkülü de yaşam akışının bir parçası olarak görmek/algılamak/bilmek neye benzerdi?

Sevdadan mürekkep, sevgiyle yaşayabilen varlıklarız. Yüreğimiz de bunun tam merkezinde. Her zaman olduğu gibi, özellikle bu dönemde ona daha çok kulak versek nasıl olurdu?

‘Öz’den bir olduğumuz, her birimizin birbirimizi ve dahi tüm insanlığı etkilediği gerçeğini alıp kucaklasak nasıl olurdu? Sesimiz, nefesimiz ve dahi düşüncemiz suya atılan taşın yaydığı dalgalar misali yayılır ve etkileşime girer. Bu gerçeğin farkındalığı bize, tüm insanlığa nasıl katkı olurdu?

Ve açığa çıkan ne varsa şifalanmasını seçerseniz, öyle de oldu. Açılan boşluklar ilahi ışıkla dolsun.

Bu süreçte özellikle içsel dengeyi korumak biraz daha çaba istiyor, farkındayım. Gündelik yaşamınıza küçük dokunuşları ihmal etmeyin lütfen. Pencere önündeki bir çiçek, parkta sırtınızı yaslayacağınız bir ağaç, evinizdeki kedi, köpek, kuş, balık ile iletişimde olun. Olanaklar çerçevesinde sevdiklerinizle görüntülü ya da telefonla konuşun. Sıkıntılarınızı paylaşın. Sürekli anlatan değil dinleyen konumunda da olun. İhtiyaç duyduğunuz anlarda manevi destek alın. Kendinizi, sevdiklerinizi bilinçli tedbirlerle koruyun. Olanaklarınız elverdiğince başkalarına yardım edin. Bu bir sınavsa, tüm insanlık sınavda şu an. Sevgi, şefkat ve sadeliğe odaklanarak aşabiliriz. Biraz içimize de bakalım. Kalmış, yer etmiş, yara olmuş yıkıcı ve yakıcı duygularımızı arındıralım. ‘An’larımızı yaftalamadan onurlandıralım. El işi gibi üretim yapabilceğimiz küçük hobiler edinelim. Doğayla bütün olduğumuzu, yeryüzünün bir parçası olduğumuzu hatırlayalım. Çakralarımıza çalışalım. Ve lütfen içsel ışığımızı yakalım.

Cesaret, umut, şefkat, sevgi ve ışıkla…

Görseldeki illüstrasyon: Instagram:@aeppol

error: Content is protected !!